YAŞLILAR VE ENGELLİLER

YAŞLILAR VE ENGELLİLER



DİN VE SOSYAL HAYAT
H
Prof. Dr. Abdurrahman Çetin Yaşlılar
Engelliler
ve
Uludağ Üniv. İlâhiyat Fak.
er toplumda, ayrı bir ilgi ve özen gösterilmesi gere- ken kesimler arasında yaşlılar ve engelliler başta gelir. Bu yazıda, dinimizin bu iki kesime nasıl baktığı özet olarak sunulmayaçalışılmıştır.
Yaşlılık Gençlik de, yaşlılık da Allah’tandır. Nitekim bir ayette: “Si- zi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Al- lah’tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir”
(Rum, 54)
buyurulmuştur. Ömürleri takdir eden, yaşatıp öldüren de Yüce Allah’tır: “Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah’a kolaydır.”
(Fatır,
11)
Şu halde, O'nun takdiriyle ortaya çıkan duruma rıza göster- mekgerekir.
İnsan yaşlanınca eski gücünü kaybeder, bedeninin bazı fonksiyonları azalır veya kaybolur. Yaşlı insan, sanki çocukluk dönemine geri dönmüş gibidir. Nitekim bir ayette: “Kime uzun ömür verirsek, Biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?”
(Yasin, 68)
diye buyurulmuştur. İnsan, beden ve ruhtan meydana gelmiştir. Beden yaşlanır ama ruh da ima genç kalır. Bu bakımdan yaşlıları küçümsemek asla doğru değildir.
Yaşlı insanın gençlikteki yeteneklerinin bir kısmı zayıflar, es- ki gücü azalır; fakat bunun karşılığında bilgelik ve ağır başlılık artar, mantıklı ve doğru düşünme daha sağlıklıdır; muhakeme güçlüdür. Bilgi birikimi ve tecrübe, olgun kişilikle birleşince mutlu ihtiyarlar ortaya çıkar: Onlar daha tutarlı, hoşgörülü ve sabırlı olurlar.
(Nevzat Tarhan, "'Yaşlılar ve inanç”, Kur'an Mesajı Dergisi, sayı: 6, s. 43)
“İhtiyar, ihtiraslarından kurtulmuş insandır. İhtiyarlıkta maddî kuvvet isteyen işler yapılamayabilir; ama manevî kuv- vetle, akıl, fikir ve tecrübe ile yapılabilecek pek çok iş vardır. Kendini işe veren, çalışan insan, ihtiyarlığın ne vakit geldiğini duymaz, birden çöküvermez. Gençlik zevklerinden mahrum kalmak, kötü kusurlardan uzaklaşmak demektir; çünkü doy- mak bilmez aşırı arzular, insanın başına belalar açar. Öyle zevk- ler vardır ki, ihtiyarlar bunu duymaz denilebilir; ama unutul- mamalıdır ki onlar bu zevklerin yokluğunu da duymazlar; yoklu-
Yaşlılar, toplumun en saygın harcamış ömürlerini kişileridir. saygı milleti değer
Onlar için
Peygamberimiz,
insanlardır. bakımdan
Bu
yaşlılara gereken saygı, gösterilmesini
emretmiştir.
sevgi ve ilginin
DİYANET AYLIK DERGİ ARALIK 2007 43


44
DİN VE SOSYAL HAYAT
ğu duyulmayan şeyin üzüntüsü de duyulmaz. Genç uzun yaşa- mayı ümit eder, ihtiyar ise uzun müddet yaşamıştır. Zaten insan hayatında uzun süren ne vardır ki!”
(Cicero, İhtiyarlık, çev: Ayşe Sarıgül,
(cümleler, muhtelif sayfalarından derlen-
miştir), İstanbul 1989, MEB yayınları)
Yaşlılar, toplumun saygı gösterilmeye en layık olan in- sanlarıdır. Ömürlerinin büyük bölümünü toplumuna hizmet etmekle tüketmiş bu insanların değerini bilmek, onlara gere- ken ilgi ve saygıyı göstermek dinî ve insanî bir görevdir. He- le bu yaşlılar, insanın anne ve babası olursa, onları incitmek bir yana, “öf!”demek bile ha- ram kılınmıştır: “Rabbin, sade- ce kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranma- nızı kesin birşekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi se- nin yanında yaşlanırsa, kendile- rine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Rabbim! Küçüklüğüm- de onlar beni nasıl yetiştirmiş- lerse, şimdi de Sen onlara (öy- le) rahmet et!’ diyerek dua et.”
(İsra, 23-24)
Peygamberimiz ve yaşlılar Enes bin Malik’in bildirdiği- ne göre, Rasûlüllah (s.a.s.)’i görmek isteyen yaşlı bir adam geldi ve cemaat ona yer açma-
DİYANET AYLIK DERGİ ARALIK 2007
yı geciktirdi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Küçüklerimi- ze merhamet etmeyen ve bü- yüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir”
(Tirmizi, Birr, 15;
Ebu Davud, Edeb, 58)
buyurdu. Ab- dullah bin Abbas ve Abdullah bin Amr da buna benzer hadis rivayet etmişlerdir.
Peygamberimizin bildirdiği- ne göre: “Yaşlılara saygı gösterip ikramda bulunmak, Allah’a say- gıdandır.”
(Ebu Davud, Edeb, 20,23) Unutulmamalıdır ki bugü- nün gençleri de yarının yaşlıları olacaktır. İnsan, ektiğini biçer; iyilik eden iyilik bulur, kötülük eden de kötülük bulur. Pey- gamberimiz: “Bir genç, yaşın- dan dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah, o gence yaşlandığı vakit ikram edecek, hürmet edecek kimseleri mutla- ka bahşeder”
(Tirmizi, Birr, 75)
bu- yurmuştur.
Yaşlıların hem tecrübelerin- den hem de dualarından istifa- de etmek gerekir.
Yaşlılar olgun, ama hassas insanlardır. Onlara işe yarama- dıkları, yük oldukları izlenimi vermek nankörlüktür; çünkü bu günlere onlar sayesinde ge- lindiği göz ardı edilmektedir.
Sababeden Ebû Musa’nın bildirdiğine göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Şu hususlar Allah’ı yüceltmenin birer şubesi- dir: Müslüman yaşlıya ikramda
bulunmak, içindekiyle amel hu- susunda ölçüyü aşmayan ve on- dan uzaklaşmayan Kur’an hafızı- na ikramda bulunmak, adâletle davranan iktidar sahibine ik- ram.”
(Ebû Davud, Edeb, 23) Buradaki ikram; maddî iyi- likte bulunmak yanında, değer vermek, saygı göstermek, iyilik etmek, selâm vermek, güler yüzle hitap etmek, güzel dav- ranmak gibi manalara gelir. Peygamberimiz bunları, Allah’a gösterilen saygının bir parçası olarak değerlendirmiştir.
(İbra-
him Canan, Hadis Ansiklopedisi, İstan- bul ts, IX, 383)
Konumuzla ilgili şu iki hadis de çok anlamlıdır: “Süt emen bebekler, beli bükülmüş yaşlılar ve otlayan hayvanlar olmasay- dı, üzerinize azap sel gibi iner- di.”
(Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid, X,
227. Zayıf hadis olarak değerlendiril-
miştir.)
“Siz ancak zayıflarınızın duası sayesinde yardım görür ve rızıklandırılırsınız.”
(Buhari'den
Tecrid-i Sarih Tercemesi, VIII, 328)
Yaşlıların en uygun barınma yeri, kendi yuvaları veya evla- dın yanıdır. Onları yanlızlığa terketmemek lazımdır.
İhtiyarlar da kendilerini bı- rakmamalı, imkanları ölçüsünde çevresindeki insanlara, düşün- celeriyle, tecrübeleriyle yardım- cı olmaya devam etmeli; genç- lerin ve yakınlarının davranışları- nı anlayışla karşılamalıdır. Kendi akranlarıyla buluşup görüşerek, ibadet ederek, dua ve zikirde bulunarak, Kur’an okuyarak va- kitlerini değerlendirmelidir.
Peygamberimiz: “İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup amelleri de güzel olandır. İn- sanların en fenası ise ömrü uzun olup ameli kötü olan kim- sedir.”
(Tirmizi, Zühd, 22)
buyur- muştur.
Unutulmamalıdır ki, gerçek hayat, ahiret hayatıdır. Dünya fani, ahiret bakidir. Ölüm, Al- lah’a kavuşmaktır. İhtiyarlığın


DİN VE SOSYAL HAYAT
güçsüzlüğü, ilâhî rahmet ve merhameti celbeder. Geçici dünya zevkleri yerine, kalıcı iman ve ibadet lezzeti daha iyi- dir. Yaşlılık, sadece güçsüzlük ve zorlukların olduğu bir dö- nem değil, birçok güzel ve hoş yanların da olduğu insan haya- tının bir dönemidir.
(Tarhan, aynı- makale, s. 46-47)
Bu arada vurgulanması ge- reken bir husus da, insanın kendisini yaşlılığa hazırlaması; iyi bir yaşlılık dönemi geçirmek için önceden gerekli tedbirleri almasıdır.
Engelli insanlar Yüce Allah insanlara pek çok nimet vermiştir. Bunları saymakla bitirmek mümkün değildir. Nitekim bir ayette: “Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız”
(Nahl, 18)
ve günahsız olarak gelir. Ayrıca her olumsuzluk, ceza olsun di- ye insanın başına gelmez. Öyle olsaydı, Allah’ın en seçkin ve sevgili kulları olan peygamber- lerin başına onca sıkıntı gelir miydi? Peygamber Efendimiz: “Musibetlerin çoğu enbiyaya, sonra evliyaya, daha sonra da derecelerine göre diğer insan- lara isabet eder.”
(İbn Mace, Fiten,
23)
Kur’an-ı Kerim’in Abese su- resinin ilk bölümü, özürlü in- sanlara İslâm’ın bakış açısını göstermesi bakımından çok önemlidir. İlgili ayetlerde Yüce Allah, bir özürlüye kötü mu- amele şöyle dursun, ona karşı yüzünü ekşitmeyi bile hoş gör- memiş, onlarla ilgilenilmesini emretmiştir. (Surenin bir bölü- münün anlamı şöyledir: “(Pey- buyurmuştur. Öyleyse başa
gamber), yüzünü ekşitti ve geri gelene karşı sabırlı olmalı, bu-
döndü. Âmânın kendisine gel- nun bir imtihan olduğu, sabırlı
mesinden ötürü. Belki o temiz- olanın başarıya ulaşacağı bilin-
lenecek, yahut öğüt alacak da o melidir. Yüce Allah’ın şu buy-
öğüt ona fayda verecek. Kendi- ruklarına bakalım:
ni (sana) muhtaç görmeyene “Doğrusu güldüren de ağ- latan da O’dur. Öldüren de di- rilten de O’dur.”
(Necm, 43-44) “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. (Allah bu-
gelince, sen ona yöneliyorsun; oysa ki onun temizlenip arın- masından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle, sen onunla ilgilenmiyorsun. Hayır!
buyurulmuştur.
şüphesiz bunlar bir öğüttür, di- leyen ondan (Kur’an’dan) öğüt İnsan ya doğuştan veya öm-
alır.”
(Abese, 1-12) rünün daha sonraki yıllarında bazı nimetlerden mahrum kala- bilir. Mesela gözleri görmeyebi- lir, kulakları işitmeyebilir, ayağı veya eli kolu vb. herhangi bir
nu) elinizden çıkana üzülmeye- siniz ve Allah’ın size verdiği ni- metlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır.”
(Hadid, 22-23)
organı sakatlanabilir. Bu gibi
“Andolsun ki sizi, biraz kor- durumlarda ona düşen görev,
ku ve açlık; mallardan, canlar- sabredip gerçeği kabullenmek
dan ve ürünlerden biraz azalt- ve sahip olduğu diğer nimetleri
ma (fakirlik) ile deneriz. (Ey en iyi şekilde değerlendirip şük-
Peygamber!) Sabredenleri retmek olmalıdır. Unutulma-
müjdele! O sabredenler, kendi- malıdır ki, insanın bulunduğu
lerine bir belâ geldiği zaman: durumdan çok daha zor şartlar-
Biz Allah’ın kullarıyız ve biz da yaşayan pek çok insan var-
O’na döneceğiz, derler. İşte dır. Üstelik her nimetin şükrü-
Rablerinden bağışlamalar ve nün gerektiği ve hesabının so-
rahmet hep onlaradır. Ve doğ- rulacağı unutulmamalıdır.
ru yolu bulanlar da onlardır.” Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğine
(Bakara, 155-157) göre göz, kulak, kalp... bunların
Başa gelen bir olumsuzluk- hepsi sorumludur.
(İsra, 36)
tan dolayı ümitsizliğe düşmek, “Niçin bu durum başıma
isyan etmek insana daha çok geldi? Ne yaptım da böyle ol-
zarar verir: “(Rasûlüm!) Söyle: du? Neden ben?” gibi sorular
Ey inanan kullarım! Rabbinize akla gelebilir. Meseleye ceza
karşı gelmekten sakının.”
(Zü- açısından bakmamak gerekir.
mer, 10) Toplumumuzda sakat, engelli, özürlü kelimeleriyle nitelenen milyonlarca insanımız vardır. Bunların çoğu da doğuştan böyledir. İnsan dünyaya suçsuz
) Dinimizde hem yaşlılara hem de engellilere bazı ibadet- lerin yerine getirilmesinde ve sosyal ve hukukî bazı konular- da kolaylıklar sağlanmıştır.
(Msl.
bkz: Fetih, 17)
Peygamberimiz ve engelliler Rasûlüllah, özürlü insanlara öncelikle sabır tavsiye etmiştir.
Peygamberimizin eşi Üm- mü Seleme, Allah’ın Elçisinin şöyle buyurduğunu nakletmiş- tir: “Başına bir musibet gelen Müslüman, Allah’ın emrettiği şekilde (Kur’an-ı Kerim’de şöy- le buyurulmuştur: “O sabre- denler, kendilerine bir belâ gel- diği zaman: Biz Allah’ın kulları- yız ve biz O’na döneceğiz, der- ler.”
(Bakara, 156)
): ‘Biz Allah'ınız ve O’na döneceğiz. Allah’ım, başıma gelen bu musibetin ec- rini ver, bana bunun arkasın- isyan ederek, karamsar- lığa kapılarak hem dünyamızı
dan hayırlısını ihsan et’ derse, Allah ona hayırlısını ihsan hem ahiretimizi karartmaktan-
eder.”
(Müslim, Cenaiz, 3; Ebû Da- sa, güzelce sabredip, eldeki ni-
vud, Cenaiz, 22) metlerle yetinmek daha akıllıca
Enes bin Malik’in bildirdiği- olmaz mı?
ne göre Peygamberimiz şöyle
DİYANET AYLIK DERGİ ARALIK 2007 45


46
DİN VE SOSYAL HAYAT
buyurmuştur: “Yüce Allah: İki gözünü alarak imtihan ettiğim kulum sabrederse, o iki sevgili gözü yerine ona cennetimi veri- rim, buyurdu.”
(Buhari, Merda, 7; Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, III, 144)
Enes b. Malik şöyle demiş- tir: Peygamberimiz ile birlikte, gözlerinden rahatsız olan Zeyd bin Erkam’a gittik. Peygambe- rimiz Zeyd’e:
- Gözlerin bu şekilde kalırsa ne yaparsınş diye sordu. Zeyd: - Sabreder, Allah’ın rızasını dilerim, diye cevap verdi. Bu- nun üzerine Peygamber:
- Eğer böyle bir durumla karşı karşıya gelir de sabreder, Allah’ın rızasını dilersen, ilâhî huzura hiçbir günah taşımaya- rak varırsın, buyurdu.
(İbn Han-
bel, III, 155-156)
Peygamberimiz, Tebük gaz- vesinde yolda giderken şöyle buyurdu:
- Arkamızda Medine’de bir- takım insanlar var ki, biz dağ yolunda, vadide yürürken, on- lar da bu yürüyüş sevabında bi- zimle beraberdir. Çünkü özür- leri, onları bu yolculuktan alı- koymuştur.
(Buhari'den Tecrid-i Sa- rih Tercemesi, VIII, 299)
Peygamberimiz, engelli Müslümanlara resmî görevler de vermiştir:
Gözleri görmeyen Abdullah bin Mektum, Peygamberimizin müezzini olmuştur. Peygambe- rimiz yine bu sahabiyi, kendisi Medine dışına çıkacağı zaman- larda yerine vekil olarak bırak- mıştır. Bu durum, Peygamberi- mizin engellilere gösterdiği il- ginin açık bir örneğidir.
Öte yandan, insanları birta- kım bedensel kusurları sebebiy- le küçümsemek, ayıplamak, hor görmek caiz değildir. Peygam- berimiz: “Bir kimsenin mümin kardeşini küçümsemesi, günah olarak ona yeter.”
(Müslim, Birr, 32)
buyurmuştur. Unutulmama- lıdır ki her an herkesin başına
DİYANET AYLIK DERGİ ARALIK 2007
böyle bir durum gelebilir.
Peygamberimiz, engelli in- sanlara iyi davranılmasını em- retmiş; onların özürlerinin eğ- lence konusu yapılmasını ya- saklamıştır. Bir örnek olmak üzere, körlere karşı kötü davra- nanları kınayan bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Âmâyı yo- lundan saptırana Allah lanet et- ti.”
(İbn Hanbel, I,309) Yüce Allah, insanları dış gö- rünüşlerine, cinsiyetlerine, ırk- larına, makam ve mevkilerine göre değil, iman, ahlâk ve dav- ranışlarına göre değerlendirir. Nitekim bir ayette: “Allah ka- tında sizin en üstün olanınız, en çok takvalı olanınızdır (yani Allah’a karşı gelmekten sakına- nınız, O’nun emir ve yasakları- na uyanınızdır.”
(Hucurat, 13)
bu- yurulmuştur. Aynı konuya işa- ret eden Peygamber Efendimiz de “Yüce Allah, sizin şekillerini- ze, dış görünüşünüze veya mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.”
(Müslim,
Birr, 33-34; İbn Mace, Zühd, 9)
bu- yurmuştur.
Müminler kardeştir. Bu ba- kımdan Müslümanlar kendi aralarında birlik ve dayanışma içinde olmalı; darda kalmışla- rın, âcizlerin yardımına koşma- lıdır. Bu arada engelli Müslü- manlara da destek olunmalı, onlara yapabilecekleri işler ve- rerek hem onurları korunmalı, hem de düzenli bir gelire sahip kılarak, mutluluk içinde yaşa- malarına yardımcı olunmalıdır. Peygamberimiz: “Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderir- se, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sı- kıntısını giderirse, Allah da onun kıyamette bir sıkıntısını giderir.”
(Buhari, Mezalim, 3)
bu- yurmuştur.
Ayrıca onların akıl, zeka, ye- tenek ve düşüncelerinden de istifade edilmelidir. Engelli ço- cuklarımızın yetiştirilmesi için gayret gösterilmelidir.
Engelli kimsenin aile birey- leri de, böyle insanlarımıza na- sıl davranılacağına dair bilgi edinmeli, engellilerle ilgili der- neklerle irtibat kurmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yarar- lanmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de yer alan bazı ayetlerde manevî körlük ve sağırlıktan bahsedilir. Bu tür ayetleri yanlış değerlendirme- mek gerekir. Kur’an’ın kınadığı fiziksel kör, sağır, dilsiz vb. özürlüler değil, manevî açıdan gerçekleri görmeyen, işitme- yen ve söylemeyenlerdir.
(Msl.
bkz: Bakara, 17-18; Yunus, 42-43;
Hacc, 46)
Nitekim bir ayette şöy- le buyurulmuştur: “Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; Iâkin gö- ğüsler içindeki kalpler kör olur.”
(Hacc, 46) Konuyu özetlersek; yaşlılar, toplumun en saygın kişileridir. Onlar ömürlerini milleti için harcamış saygı değer insanlar- dır. Bu bakımdan Peygamberi- miz, yaşlılara gereken saygı, sevgi ve ilginin gösterilmesini emretmiştir. Yaşlılar olgun, ama hassas insanlardır. Onlara işe yaramadıkları, yük oldukları izlenimi vermek nankörlüktür. Ayrıca unutulmamalıdır ki, bu- günün gençleri de yarının yaş- lıları olacaktır. Öte yandan in- san, ya doğuştan veya ömrü- nün daha sonraki yıllarında ba- zı nimetlerden mahrum kalabi- lir. Mesela gözleri görmeyebi- lir, kulakları işitmeyebilir, ayağı veya eli kolu vb. herhangi bir organı sakatlanabilir. Bu gibi durumlarda ona düşen görev, sabredip gerçeği kabullenmek, durumuna şükretmek olmalı- dır. Müminler kardeştir; her Müslümana olduğu gibi, en- gelli insanlarımıza da destek ol- malı, onların fiziki ve akli güçle- rinden, tecrübelerinden istifa- de edilmelidir.


Yorumlar