Engelli Çocukların Eğitimi

Engelli Çocukların Eğitimi


Engelli Çocukların Eğitimi
Nilgün ULUTAŞDEMİR
*
ÖZET
Unesco tarafından yapılan araştırmalara göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık %10 unun engelli olduğu bilinmektedir. Bu veriler ışığında, ülkemizde yaklaşık 7-8 milyon engelli olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Genellikle toplumdan soyutlanmış olarak yaşayan ve öz bakımlarında yetersiz kalan engelli çocuklar için kapsamlı bir eğitim verilmesi önem taşımaktadır. Engelli olmak bir anlamda yaşamın tümünü engelle birlikte yaşamaktır. Engelli ebeveyne ve öğretmene çok büyük görevler düşmektedir.Bu derlemede, engelli çocuklara nasıl eğitim yapılması konusu üzerinde durularak gerekli önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler : Engelli, çocuk, eğitim
Education of Disabled Children
ABSTRACT
Acording to the research realized by Unesco, it’s known that approxiamately 10 %of the Turkish population are the disabled people. It means that nearly eight million people in Turkey are the disabled people. In general, giving an education programme to the disabled children who live by themselves in the society and who are unable to looking after oneself becomes really important. Being a disabled means livig all one’s life with his or her disabled. Parents who have disabled children and the teackers have to do a lot for such people.In this review, you will have information about how to educate the disabled children and you will get some important advice.
Key Words : Disabled people, children, education
*
Öğr.Gör., Gaziantep Üniversitesi Kilis Yusuf Şerefoğlu Sağlık Yüksekokulu


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 120
1. GİRİŞ
Engel-Özür;Bireyin yaşadığı sürece yaş,cinsiyet sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak toplumda oynaması gereken rollerin yetersizlik yüzünden yerine getirememesi durumudur. Yani birey belli bir zamanda, belli bir durumda yapması istenenleri yetersizlik yüzünden yapamazsa yetersizlik özür-engele dönüşür (Sarı, 2000). Engelli çocukların eğitiminin her basamağı (amaç, ilke, eğitim planı, oyun, okula ve aileye düşen görevler vb.) engelli, aile, öğretmen ve toplum için önem taşımaktadır.
2. ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDEKİ AMAÇLAR
Engelli Çocukların Eğitimindeki Amaçlar Şöyle Sıralanabilir:
• Toplum içinde rollerini gerçekleştiren bireyler yetiştirmek,
• Kendi kendine yeterli bir duruma gelmeleri için temel yaşam becerilerini geliştirmek,
• Yetenek ve yeterlilikleri doğrultusunda üst öğrenime,iş-meslek alanlarına ve hayata hazırlamak,
• Yeterli sağlık beslenme ve düzen alışkanlıkları kazandırmak,
• Zihinsel ve bedensel açıdan kendine yeterli bir vatandaş haline getirmek,
• Mevcut istidat ve kabiliyetlerini en yararlı şekilde kullanabilmelerini sağlamak,
• Aşırı ve zararlı etkilerle bağımsızlıklarının engellenmesini kötüye kullanılmasını,istismar edilmesini önleyici önlemler almak,
• Sosyal olaylara ilgi gösterme,sosyal çevre içinde bulunmaktan hoşlanma,başkaları ile işte, oyunda deste ve bütün ilişkilerde işbirliği yapmak,
• Seviyeye uygun devamlı öğrenme alışkanlığı kazandırmak,
• Daha iyi rahat ve düzenli yaşamanın yollarını öğretmek,
• Beden akıl ruh sağlığı yerinde hür ve emniyet içinde yaşayabilecek bir seviyeye getirmek,
• Türkçe’yi iyi konuşur,ihtiyaçlarını karşılamada yerinde kullanabilir hale getirmek,
• Anayasamıza göre bireylerin hakları olan zorunlu ilköğretimi everme güçleri oranında gelişimlerini ve topluma yararlı bir vatandaş olmalarını sağlamak,
• Mesleki öğrenim ve çıraklık yapabilecek olanlara bu alanda yetişme ve ilerleme olanaklarını sağlamak’tır. (T.C Milli Eğitim Bakanlığı, 2001; Bilir, 1999; Özdoğan, 2000).


Engelli Çocukların Eğitimi 121
3. ÖZEL EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ
Türk mili eğitimini düzenleyen temel esaslar doğrultusunda özel eğitimle ilgili temel ilkeler şunlardır :
• Özel eğitim gerektiren tüm bireyler, ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır.
• Özel eğitime erken başlanılır.
• Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireyleri, sosyal ve fiziksel çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür.
• Özel eğitim gerektiren bireylerin, eğitimsel performansları dikkate alınarak amaç, içerik ve öğretim süreçlerinde uyarmalar yapılarak, diğer bireylerle birlikte eğitilmelerine öncelik verilir.
• Özel eğitim gerektiren bireylerin, her tür ve kademedeki eğitimlerinin kesintisiz sürdürebilmesi için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılır.
• Özel eğitim gerektiren bireyler için, bireyselleştirilmiş ve eğitim programlarının bireyselleştirilerek uygulanması esastır.
• Ailelerin özel eğitim sürecinin her boyutuna aktif katılmalarının sağlanması esastır.
• Özel eğitim programları geliştirilir (T.C Milli Eğitim Bakanlığı, 2001).
4. ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR İÇİN PROVİZYON GELİŞİMİ
Yasal düzenlemelere bakıldığında 1983’ten bu yana gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de Özel Eğitime muhtaç çocuğun kaynaştırma yoluyla eğitimi önem taşımaktadır (www.egitim.com; Sarı, 2002). Çoğu Özel Eğitimcilere göre okulda öğrenim gören öğrencilerin 1/5’inin özel eğitime gereksinim duyduğu vurgulanmaktadır. Aslında okul popülasyonunun %2’sinin ağır derecede engelli olabileceği belirtilmekte ve bunlar için yapılacak yardımın mutlaka devlet garantisi altında olması gerektiğinde vurgulanmaktadır. Diğer çocuklar ise eğer olanaklı ise okulun her türlü fırsatlarından yararlanmaları ve özel destek servislerinden yardım almaları gerekir (Sarı, 2002).
Özel Eğitime muhtaç çocuk kategorisinde üstün zekâlı ve araştırmalara göre bu çocukların çoğu duyularının normal eğitimle gelişemediğini ve bu çocukların özel eğitime ihtiyaçlarının olduğu ve onlarında karşılanması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durum 1970 yılından beri gelişmiş ülkelerde de savunulmaktadır. Programın yoğunluğu, bu çocukların belirlenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması ülkemizin geleceği açısından düşünüldüğünde çok


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 122
önemli olduğu göz ardı edilmemelidir. Ayrıca üstün zekâlı ve yetenekli çocukların da özel gereksinimlerini olduğu zaten bilinmektedir (Sarı, 2001; Denton ve Postledhwaite, 2000).
5. BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PLANI
Yasal düzenlemelere bakıldığında ilköğretime yeni başlayan çocuğun gerçek ve çok yönüyle tanılama ve değerlendirmelerden sonra orta ve ileri derecede her hangi bir yönden engelinden dolayı güçlüğü varsa o zaman Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı aşağıdaki özellikler göz önüne alınarak hazırlanır (www.egitim.com; Sarı, 2002).
• Çocuğun öğrenme güçlüklerine neden olan durumun doğası,
• Çocuğun özel eğitim gereksinimi için yapılan uygulamalar(formasyon),
• Verilen desteğin sıklığı ve çocuğun eğitiminde görev alan kişiler(Öğretmenler ve uzmanlar gibi)
• Özel programların uygulanması için gereken materyaller, araçlar ve gereçler,
• Evde ailelerin çocuğa yapacağı yardım ve derecesi,
• Verilen zaman içerisinde başarılan ve çocuk tarafında gerçekleşmesi beklenilen hedefler,
• Çocuğun ihtiyaç duyduğu tıbbi veya psikolojik danışmanlık gereksinimleri,
• İzleme ve değerlendirmeye yönelik düzenlemeler,
• Bireyselleştirilmiş eğitim planlarının gözden geçirilmesiyle ilgili belirlenen tarihleri içermelidir.
Dean, bireyselleştirilmiş eğitim planı örneğini şu şekilde vermiştir (Şekil 1).
Şekil 1. Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Örneği (Dean, 1996)
OKULUN ADI Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Çocuğun Adı: Doğum Tarihi: Sınıfı: Sağlık bilgileri: Akademik başarıları: Güçlü olduğu dersler:


Engelli Çocukların Eğitimi 123
Şekil 1. (Devamı)
Çocuğun Problemleri: Çocuğun Öncelikli Gereksinimleri: Çocuğa Yardım Verecek Uzmanlar: Çocuğun eğitiminde/tedavisinde kullanılacak özel araç ve gereçler:
Çocukta gerçekleşmesi beklenilen hedefler: Başardığı hedefler ve tarihleri: Çocuğa ailesi tarafından yapılacak yardım: Çocuğun ihtiyaç duyduğu özel besin veya ilaçları: İzleme ve değerlendirmeye yönelik düzenlemeler: Çocuğun gelişiminin gözlenmesine yönelik toplantı tarihi: Ailelerle yapılacak toplantı tarihleri: Çocukla yapılacak toplantı tarihleri: İmzalar: Öğretmen: Aile, Uzmanlar (Ayrı ayrı belirtilmelidir.)
6. ENGELLİ ÇOCUĞUN ERKEN EĞİTİMİNDE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER
0–3 yaşları arasını kapsayan erken çocukluk dönemi gelişimde çok önemli ve kritik bir dönemdir. Bu yıllarda, daha sonraki gelişimin üzerine şekilleneceği pek çok beceri kazanılır. Bu nedenle hükümetlerin yasa, politika, program ve ödenek açısından en büyük önceliği tanımaları gereken dönem erken bebeklik/çocukluk dönemidir.Çocukluğun ilk yılları ana-baba, aile üyeleri ve diğer yetişkinlerle olan deneyim ve etkileşimlerin çocuğun gelişimini etkilediği dönemdir. Öyle ki bu deneyim ve etkileşimler çocuklar açısından yeterli beslenme, sağlık ve temiz su kadar önemlidir. Doğum öncesi dönemde, doğumdan sonraki ilk aylarda ve yıllarda olup bitenlerin etkisi, yaşam boyu belirleyici olabilir. Bir çocuğun nasıl öğrendiğini, okulda ve genel olarak yaşamda nasıl ilişkiler kurduğunu belirleyen güven, merak, amaçlılık, kendi kendine denetleme, ilgi, iletişim ve işbirliği kapasitesi gibi temel beceriler, çocuğun ana-babasından, okul öncesi dönemi öğretmenlerinden ve bakıcılarından gördüğü özen ve şefkate bağlıdır (Unicef, 2001).


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 124
Engelli çocuklarının eğitimin gerçekleştirilmesinde özellikle ülkemiz koşullarında karşılaşılan pek çok güçlük bulunmaktadır. Bunlar;
• Önlemede karşılaşılan güçlükler,
• Belirleme ve değerlendirmede karşılaşılan güçlükler,
• Yasal güçlükler,
• Personel yetersizliği ve
• Mevcut programlar’ dır (Ysseldyke ve ark., 2000).
Önlemede Karşılaşılan Güçlükler
Doğum istatistikleri özel eğitim sisteminin karşı karşıya oldukları problemlerin belirlemesinde iyi bir göstergedir.1990’ların sonlarına doğru erken tanı ve önleme konusunda tüm dünyada meydana gelen gelişmelere rağmen, bebekler bir seri risk faktörü yaratan durum ile dünyaya gelmektedirler. Bu risk faktörleri erken yaşta anne olmak, annenin uygun olmayan çevresel koşullara maruz kalması, sigara, içki ve diğer bağımlılık yaratan maddeler kullanılması olarak belirlenmektedir. Bu faktörler zihinsel ya da fiziksel yeterlilik durumuna neden oluşturmaktadır (Ysseldyke ve ark., 2000).
ABD’de %30’dan daha fazla oranda bebekler bir ya da daha fazla risk faktörleri ile dünyaya gelmektedirler. Bu faktörler;
• Doğum öncesi bakımın olmayışı –geç oluşu
• Annenin aldığı kilonun azlığı
• Annenin hamilelik sırasında sigara kullanması
• Annenin hamilelik sırasında alkol kullanması olarak belirlenmiştir.
Ülkemizde yapılan araştırmalarda da doğum öncesi bakımın yeterli olmadığı, bebeklerin düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelmelerinin yüksek oranda olduğu ve bunların risk faktörlerini oluşturduğu vurgulanmaktadır (Sucuoğlu, 1998).
Belirleme ve Değerlendirmede Karşılaşılan Güçlükler
Erken eğitim programlarının başlatılabilmesi bu programlara gereksinim duyan bireylerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi ile mümkün olmaktadır. Pek çok çocuk için okula başlamadan önce temel değerlendirme, çocuğun doğumunda yürütülen tıbbi değerlendirme ile sınırlı kalmaktadır. Bu tip değerlendirmede (Hastanede yapılan doğumlarda) çocuğun boyu, kilosu ölçülmektedir. PKU testi için kan alınıp ve ayrıca çeşitli duyusal gözlemlerde yapılmaktadır (Ysseldyke ve ark., 2000).


Engelli Çocukların Eğitimi 125
Yasal Güçlükler
ABD’de her ne kadar erken eğitim programları 1980’lerde hız kazanmış olsa da yasal düzenlemelerin 1964 yılına kadar uzandığı dikkati çekmektedir. Bu yasada engelli bebekler ve çocuklar için gerekli paranın devlet tarafından karşılanması öngörülmüştür. Yine bu yasada; bebek ve çocuklara tüm aşamalarda yapılması gerekenler,kullanılacak araçlar ve gerekli personel tanımlanmıştır (Taylor, 1993).
Personel
Erken eğitim programlarının amacı engelli ya da risk durumunda olan bebeklerin/çocukların gelişimi en üst düzeye çıkarmaktır. Erken eğitim programlarının amacına ulaşması büyük ölçüde bu programları uygulayacak personelin niteliklerine bağlı olarak değişiklik gösterecektir. Bu nedenle personel gereksinimi, çocuklara sağlanan servislerin önemli bir konusunu oluştururlar (Bricker, 1998).
Erken eğitim alanında çalışacak personelin; erken bebeklik dönemi özelliklerini tanıyabilme, çocukların gelişimini değerlendirebilme, erken eğitim programları hazırlama ve uygulayabilme, engelli ya da risk durumunda olan çocukların ailelerinin özelliklerini, gereksinimlerini tanıyabilme, önceliklerini belirleyebilme, anne-babalarla çalışma becerisini sahip olma gibi özellikler taşımaları gerekmektedir (Kirk ve ark., 2002).
Erken Eğitim Programları
Dünyada 0–3 yaşları arasındaki engelli ya da risk durumunda olan çocuklar için değişik program yaklaşımları benimsenmekte ve hızla yaygınlaştırılmaktadır. Ülkemizde engelli ya da risk durumunda olan çocuklar ile yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Okul çağındaki engelli çocuklar için birçok eğitim olancığının sağlanmasına karşın özellikle 0–3 yaş grubu için yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu çalışmalar çoğunlukla üniversitelerin özel eğitim bölümlerinde gerçekleştirilmektedir (Ysseldyke ve ark., 2000).
7. ENGELLİ ÇOCUKLARIN NORMAL SINIFLARA YERLEŞTİRİLMESİ (KAYNAŞTIRMA) YARARLARI
Kaynaştırmanın en önemli yararı doğrudan engelli çocuğa ilişkindir. Refleksiv davranışlar dışında insan davranışlarının hemen tamamı öğrenme sonucunda elde edilen davranışlardır. Çocuklar çevrelerindeki akranlarını ve


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 126
yetişkinleri gözleyerek ya da onların davranışlarını öykünerek davranışlarını biçimlendirir, yeni davranışlar edinirler. Dolayısıyla çocuk, normal ortamlar içerisinde olağan insanlarla birlikte olduğu ölçüde toplumun beklentilerine uygun davranışları edinme olanağını elde edebilecektir.
Tersine, ayrı eğitim kurumlarında normal yaşam ortamlarından uzak olarak yaşamını sürdüren, okulda geçen zamanın çoğunu kendisi gibi engelliler arasında geçiren çocuğun bu tür davranışlar edinmeleri güç olabilecektir. Özel eğitimde özel sınıf ya da okul uygulamalarının en çok eleştirildiği konu budur. Diğer yandan, engelli çocukların akademik ve sosyal gelişimleri yönünden, kaynaştırma programlarıyla ayrı eğitim programlarını karşılaştıran araştırmalar genelde karşılaştırma programlarının lehinde sonuçlar vermektedir. Kaynaştırma programlarının yararlarına yalnızca engelli çocuklar yönünden bakmak yanlış olabilir. Normal çocuklar da kaynaştırma programlarından pek çok yönde yararlanmaktadırlar. Birincisi, ileriki yaşamlarında birçok ortamda karşılaşabilecekleri engelli çocukları önceden tanıma ve anlamaları mümkün olabilecektir. İkincisi, kaynaştırma ortamlarında bireysel farklılıkları daha kolaylıkla fark edip, anlayabileceklerdir. Bunun sonucu olarak gerçekçi bir kimlik geliştirme şansları yüksek olacaktır. Konuya sınıftaki eğitimin niteliği açısından bakıldığında, sınıfa yerleştirilen engelli çocuğun öğretimin dinamiğini ve bireyselliğini arttırabileceği söylenebilir. Engelli çocuğun normal sınıfa yerleştirilmesi hem engelli çocuğun, hem anne babanın hem de öğretmenin daha yoğun çaba ve gayretlerine gereksinim göstermektedir. Bir bakıma kaynaştırma, çocuğun gelecekteki iyiliği için zor olanı, güç olanı denemek olmaktadır(www.autism-tr.org,).
8. ÖZÜRLÜ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDE OYUN VE OYUNCAKLARIN ÖNEMİ
Oyun ve oyuncaklar çocuklar için uyarıcıdır. Çocuk uyarıcıyı fark ettiğinde görme algısı, sesi işittiğinde işitme algısı, oyuncak eline verildiğinde dokunma algısı harekete geçer. Keşfetme ve öğrenme oyuncaklar ile gerçekleşir (Şahin, 1999). Oyun yoluyla çocuk sosyalleşir. Grupta yer almayı ve gruba uyum sağlamayı öğrenir. Gerçek duygu ve düşüncelerine oyun yoluyla açığa çıkar. İç dünyasını yansıtır. Kendi dünyasını tanır ve denetleyebilir (Yavuzer, 1993).
Oyunun özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Oyun kendiliğinden ortaya çıkar, mutluluk ve rahatlık oyuna eşlik eder.
• Oyun duyu organlarında, sinir ve kaslarda zihinsel düzeyde oluşur ve bu üç düzey birlikte işler.


Engelli Çocukların Eğitimi 127
• Oyunda deneyimler tekrarlanır çevreyi taklit görülür ve yani şeyler denenir keşfedilir.
• Oyun zaman ve mekânı kendi sınırlar.
• Oyun çocuğun iç dünyasını dıştaki sosyal dünya ile birleştirilmesine yardım eder.
• Oyun düzenli gelişim aşamaları gösterir (Milli Eğitim Bakanlığı Eğitilebilir Çocuklar İlkokul Programı, 1990).
Çocuğa yararlarının sayılamadığı oyun ve oyuncaklar, özürlü çocuklar içinde hayati bir ihtiyaçtır. Özürlü çocukların oyun ve oyuncağa hava su kadar, işitme özürlünün işitme cihazı, görme özürlünün bastonu kadar ihtiyacı vardır. Florey (1971) oyun oynamayan çocuğun yemek yemeyen uykuyu ret eden çocuklar kadar endişe verici olduğunu söylemektedir. Eğer bu çocuk engelli ise daha fazla endişelenmek gerekir (Dönmez, 1992).
Dramatik oyunlar zekâ engelli çocukların öğrenmelerini ve kendilerini ifade etmelerinde normal çocuklardan daha fazla yararlı olur. Zekâ engelli çocuklar bu oyunlar sırasında gerçeğe daha yakın tutulmalıdır. Drama sayesinde problemlerini kendi düzeyinde algılama çözme ve açıklama imkânı bulurlar (Poyraz, 1999).
Montessori oyuncakları üç boyutlu olduğu için, çocukların duyu motor yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olur. Zekâ engelli çocukların oyun ve eğitim ihtiyacının karşılanmasında yardımcı olur (Milli Eğitim Bakanlığı Eğitilebilir Çocuklar İlkokul Programı, 1990).
Çocuğa zevk veren oyunlar basit fiziksel temas (Kucaklama, okşama, öpme, gıdıklama v.b), görsel oyunlar(Dil ve baş hareketleri v.b) ve ses oyunları (Üfleme, ses çıkarma, şarkı söyleme, el çırpma v.b)’dır (Kirk ve ark., 2002).
9. KONUŞMA ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNDE OKULA VE SINIF ÖĞRETMENLERİNE DÜŞEN GÖREVLER
Konuşma engelli olan çocuklar için hizmet kurumlar rehberlik ve araştırma merkezleri, dispanser üniversite klinikleridir. Bunların sayıları da azdır. Bu hizmetler için çocukların kurumlara gitmesi, götürülmesi gerekmektedir. Bu nedenlerden ötürü okullara, belli bir okulun öğretmenlerine konuşma engelli çocukların eğitimleri konusunda çok önemli görevler düşmektedir. Okulun bulunduğu yerde, rehberlik ve araştırma merkezi ya da o ilde konuşma engeli uzmanı varsa okullara düşen görev, gereken iş birliğini sağlamak ve hatta ilk girişimlerde bulunmaktır. Kendi okullarındaki her türlü


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 128
olanağı bu kurum ve uzmanlarla iş birliği yaparak kullanmak gerekir (Özsoy ve ark.,1998; Lewis, 1991).
Konuşma gelişimde, çocukların en çok taklit etmek istedikleri örneklerin başında sınıf öğretmeni gelir. Öyleyse öğretmen, iyi konuşan bir örnek olması gerektiğini aklından çıkarmamalıdır. Öğretmen, konuşma dilimizdeki seslerin hepsini kendi özelliklerini uygun olarak çıkarmaya, onları birbirine uygun biçimde ulamaya konuşmasındaki akıcılığın daima normal olmasına, sesin özelliklerine dikkat etmelidir. Meraklı öğretmen kendi konuşmasının dinleyenleri ses olarak nasıl etkilediğini anlamak için önüne çıkan fırsatları kaçırmamalıdır. Olanak bulduğunda kendi konuşmasını teyp bandına kaydederek tekrar kendi sesini dinlemelidir. Kendisinin farkına varlığı ve beğenmediği hususları düzeltmeye çalışmalıdır (Özsoy ve ark.,2002).
10. SONUÇ VE ÖNERİLER:
Engelli eğitiminde; çocukların eğitimlerinin yanı sıra ailelerin de eğitilmesi sağlanır. Yeni yaklaşımlarda ailenin; sadece verilen eğitimi uygulayan değil işbirlikçi,çocuğun sorunlarına çözümler üretebilen nitelikte olması gerektiği savunulur. Yine kaynaklar aile-öğretmen işbirliğini hem çocuğun gelişimine hem de aile-öğretmen ilişkisine olumlu katkılar sağlayacağını savunur. Öğretmeni çocukla ilgili bilmediği bir özelik iş birliği ile paylaşılırsa çocuk öğretmen arasında olası problemlerin önüne geçer. Çalışmalar ailelerin çocuklarının gelişimler üzerinde çok önemli etkiye sahip olduklarını gösterir. Çocuğuyla konuşan anne-babanın, ona sebepler anlatan anne-babanın çocuklarının dil gelişimleri mutlaka iyi olacaktır.
Eğitimin kim tarafından ve nasıl verileceği önem taşımaktadır. Danışman verirse, hem aileler çocuklarının eğitimine nasıl katkıda bulunacaklarını öğrenir hem de ailenin içinde bulunduğu psikolojik durumda, ailenin bu stres faktörlerine uyum sağlayıp çözümlemesi sağlanabilir. Eğer bu alanda uzman bir danışman yoksa, özel eğitim uzmanı da psikolojik yardımla ilgili gerekli yönlendirmeleri yaparak aile eğitimini verebilir. Bu eğitim, engelle ilgili bilimsel bütün öğeleri içinde barındırmalıdır. Küçük el broşürleri, doktorların, danışmanların aktaracağı bilgilerle bu bilimsel öğeler ailelere sağlanabilir. Aileyi ve engelli çocuğu çok iyi dinlemeli, tepkilerini anlamalı ve doğru yönlendirmeler ile onlara destek olunabilir.
Engelli eğitimi amacına uygun, programlı, aileyle işbirliği yapılarak ve ailenin aktif katılımıyla yapılmalıdır.


Engelli Çocukların Eğitimi 129
Engelli Eğitimi İle İlgili Öneriler Şunlardır;
• Özel eğitime tanılama ile başlanması, sürekli olması, sosyal ve fiziksel çevreden ayırmadan planlanıp uygulanması, eğitsel performansları dikkate alınarak diğer bireylerle eğitilmeleri, bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi, ailenin bütün süreçlerde eğitime aktif katılımı ve bireylerin toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayarak planlanmalı,
• Engelli çocukların her tür ve kademedeki eğitimleri, ‘Erken çocukluk dönemi Eğitimi’, ‘Okul Öncesi Eğitim’, ‘Mecburi Öğretim’, ‘Lise ve Meslek Öğretimi’ ve ‘Yetişkin Eğitimi’ olarak özel eğitime destek kuruluşlar oluşturulmalı,
• Eğitim ve öğretimin her aşamasında bireyin eğitsel performans düzeyi belirlenmeli, gelişim alanlarındaki özellikleri değerlendirilmeli ve buna göre eğitim amaçları ve hizmetleri planlanmalı, uygun eğitim ortamlarına yerleştirilmeli, ailenin bu sürece katılımı sağlanmalı,
• Erken çocukluk dönemindeki eğitim hizmetinin, ailenin bilgilendirilmesi ve desteklenmesi temeline dayalı olarak, evlerde ve kurumlarda verilmeli,
• Okul öncesi eğitim zorunluluğunun getirilmesi, eğitim süresinin çocuğun gelişimi ve bireysel özellikleri dikkate alınarak eğiticiler tarafından belirlenmeli,
• Her öğretim kademesinde engelliler için gerekli tedbirlerin alınarak programlar arasında geçiş olanağı sağlanmalı,
• Yaygın eğitim programları ile engelliler için temel yaşam becerileri geliştirilmelidir www.ted.org.tr).
KAYNAKÇA
Bilir, Ş. (1999). Özürlü Çocuklar ve Eğitimleri, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü Yayınları, Ankara. Bricker, D. (1998). An Activity-Based Approach To Early İntervention, London. Dean, J. (1996). Managing Special Needs In Primary School, London. Denton, C. ve Postledhwaite, K. (2000). Able Children:Identifying Them In The Classroom, Windsor: NFER-Nelson. Dönmez, B.N. (1992). Türk Milli Eğitim Sisteminde Özel Eğitimin Bugünkü Durumu ve Yeni Çalışmalar, 1.Ulusal Özel Eğitim Kongresi, 11-12 Kasım, Ankara. Kirk, S. ve ark. (2002). Educating Exceptional Children, Boston.


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:5 (2007) 130
Lewis, A. (1991). Primary Special Needs and The National Curiculum, London. Milli Eğitim Bakanlığı Eğitilebilir Çocuklar İlkokul Programı, (1990). Özel Eğitim Ve Rehberlik Dairesi Başkanlığı, Ankara. Özdoğan, B. (2000). Çocuk ve Oyun Çocuğa Oyunla Yardım, Anı Yayıncılık, Ankara. Özsoy,Y. ve ark. (1998).Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar,Özel Eğitime Giriş, Karatepe Yayınları, Ankara. Özsoy.Y. ve ark. (2002).Özel Eğitime Giriş, Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar, Karatepe Yayınları, Ankara. Poyraz, H. (1999).Okul Öncesi Dönemde Oyun ve Oyuncak, Anı Yayıncılık, Ankara. Sarı, H. (2000). “Ananalysis of the policies and provision for chıldren with special educatıonal needs in England and Turkey”, Oxford Brooks University, 24. Sarı, H.(2001). Öğrenme Güçlüğü Çeken Çocuklara Yönelik Okulda Yapılacak Provizyon Bununla İlgili Öneriler,10.Ulusal Özel Eğitim Kongresi, Çanakkale. Sarı, H. (2002). “Ananalysis of the policies and provision for chıldren with special educatıonal needs in England and Turkey Oxford Books University”, England. Sarı, H. (2002). Özel Eğitime Muhtaç Öğrencilerin Eğitimleriyle İlgili Öneriler, Pegem A Yayınları, Ankara. Sucuoğlu, B. (1998). Özel Eğitimde Erken Eğitim Programları, Ankara. Şahin, F. (1999). Okul Öncesi Eğitimde Oyun Etkinlikleri, Gazi Üniversitesi Anaokulu Anasınıfı Öğretmen El Kitabı, Yapa Yayınevi, İstanbul. Taylor, R.L. (1993). Instruments for the screeing, evaluation, and assessment of infants and toddlers.İn D.M Bryant ve M.A.Graham,İmplementing early intervention from research to effectıve practıce NY, London. T.C Milli Eğitim Bakanlığı (2001) Özel Eğitim Rehberlik Ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İlköğretim Okulu Orta Düzeyde Öğrenme Yetersizliği Olan Çocuklar Eğitim Programı, Milli Eğitim Basımevi, Ankara. Unicef (2001). Dünya Çocuklarının Durumu 2001, T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara. Yavuzer, H. (1993). Ana-Baba ve Çocuk, Remzi Kitapevi, İstanbul. Ysseldyke, J. ve ark. (2000). Critical Issues In Special Education, Boston. Ulutaşdemir, N. (2007). “Eğitimciler”, www.egitim.com, Erişim:12.03.2007. Ulutaşdemir, N. (2007). “Eğitim Modelleri”, www.ted.org.tr, Erişim:12.03.2007. Ulutaşdemir, N. (2007). “Engellilerin kaynaştırma eğitimi”, www.autism.org.tr, Erişim:12.03.2007.

Yorumlar